Hep Cümlelerimi Bir Kenara Bırakıyorum

Kontrol edebildiklerim mi, edemediklerim mi beni yönetir?

Hiç düşündünüz mü, gerçekten kontrolümüzde olanlar mı yoksa olmayanlar mı bizi yönetir, davranışlarımıza yön verir?

Bunu sorgulamadan önce belki  şu soruyu da sormalıyız:

Kontrolümüzde sandıklarımız gerçekten kontrolümüzde mi?

Belki duymuşsunuzdur, 2-3 yıl kadar önce “Hep Cümlelerimi Bir Kenara Bırakıyorum” adında bir program açmıştım. O zamanlar Birkman Metodu Ön İzleme Raporu’nun Türkçeleştirme çalışmalarını düzelttiğim dönemlerdi. Bu sebeple programda diğer raporları henüz kullanamıyordum.

Program hakkında çok az bilgi vermiştim internet üzerinden, çünkü çalışmanın adından insanların ne beklentiyle geleceğini merak ediyordum. Ana olarak yayınını yaptığım konular, ayda bir 3 saatlik bir çalışma olması, belirli bir oranda kendi kendine koçluk yapabilme yetisi alanında bir kapı açacağı ve “hep” diye başlayan ve kendini tekrarlayan olaylar yaşayan herkesin katılabileceği üzerineydi.

Hatta kendimce yaptığım bu sosyal deneyde, beklentileri anlayabilmek için ücretsiz tanıtım ve tanışma toplantıları da yaparak sonuçları görmek istedim. Sonuçlar tam beklediğim gibiydi!

Zaman aralıkları ile iki tanıtım toplantısı yaptım. Her ikisinde de sonuç aynıydı. Katılımcılar 2 gruba bölünmüştü.

Birinci grup, sürekli başına aynı olayların geldiğinden yakınıyor, bunun sebebini anlayamıyor ve farklı bir çıkış kapısı arıyordu. Aslında başlarına her zaman aynı olay gelmiyordu, onlar her seferinde aynı tepkiyi verip farklı sonuçlar almayı bekledikleri için başlarına “ne yapsalar” aynı şeyin geldiğini sanıyorlardı.

Düşünün ki bir masaya avucunuz açık bir şekilde ve aynı hızda vuruyorsunuz, her seferinde aynı sesi alırsınız. Ama elinizi yumruk yapar gibi tutup, kapıya tıklatır gibi vurursanız aynı masadan farklı bir ses gelir. Sadece neyi ve nasıl farklı yapmanız gerektiği bilgisine erişmeniz gerekir.

İkinci grup ise, sürekli karar verip yapmadığı şeyler, yani “Bir Kenara Bıraktıkları” cümleleri için gelmişti. Pazartesi rejimleri, sigara bırakma hikayeleri, konuşacağım diyerek yutulan duygular…

İkinci grup da aslında tam olarak aynı şeyi yapıyor, ancak olayların başına geldiğini düşünmek yerine, “ben yapamıyorum” diyerek kendini suçlayarak duruma yaklaşıyordu.

Oysa ki yapılan ve yapılmayan şeyler “hep” aynı. Sadece neyi, nasıl, niye yaptığımız/yapmadığımız ve sonucuna dair algımız bizi mağdur, kurban, güçsüz ve mutsuz görmemize, hatta hissetmemize neden oluyor.

Eğer algı filtrelerimizin, ihtiyaçlarımızın, güçlü yanlarımızın ve stres altındaki davranışlarımızın farkındalığına erişebilirsek, o zaman kendimize acımasızca biçtiğimiz ve bize engel olan bu rollerden çıkarız.

Yaptığımız beşinci yani son çalışmanın bitiminde bir katılımcı “bu zamana kadar karanlık bir gecede, yol kenarındaki ışıkların yetersizliğinden şikayet ederek ilerliyormuşum. Güneş gözlüklerimin gözümde olduğunun farkında bile değilmişim, çıkarttığımda anladım ki yol o kadar da karanlık değilmiş” dedi.

Evet, bizim için “hep” bildiğimiz ve “hep” yaptığımız gibi ilerlemeye uygun olan ve olmayan durumlarla her gün karşılaşıyoruz. Eğer onları “hep” bildiğimiz yöntemle karşılarsak ve kendimiz yerine onları kontrol etmeye çalışırsak sadece “hep” önümüze çıkacak engeller yaratmış oluruz.

Oysa ki alet çantamızdakilerin farkına varmak, algılarımızı ve kendimizi yönetmek elimizde, hatta tek elimizden gelen bu!

Sizin de “hep” cümleleriniz var mı? Hep başınıza gelen, hep sizi bulan, etrafınızda size hep aynı şekilde yaklaştığı için rahatsızlık duyduğunuz, hep karar verip yapamadığınız, hep şikayet ettiğiniz…

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.